Afiyet üzere…
- hüma
- 11 Nis
- 4 dakikada okunur
Kuşeyri risalesinde bir hikaye var. Bugün yazmak istediğim konu ile alakalı. Bilenleriniz vardır mutlaka. Sözümüz bilmeyenlere.
“Bir kimse devamlı olarak; “Yâ Rabbi! Lütf u kereminle âfiyet ihsan buyur, bizleri âfiyetten ayırma!” der dururdu.
Onun bu sözlerini işiten birisi merakla:
“Yapmakta olduğun bu duanın mânâsı nedir? Niçin bu kadar sık tekrar ediyorsun?” diye sordu.
O da, soruyu yönelten şahsın merakını gidermek için başından geçenleri şöyle özetledi:
Ben, sırtında semer ile insanların yüklerini taşıyan ve böylece geçimini temin eden bir hamal idim. Bir defasında çok ağır bir un çuvalını yüklenmiş, uzun bir müddet taşımış ve fazlaca yorulmuştum. İstirahat etmek için bir ara çuvalı yere koydum. Bu arada da içimden:
“Yâ Rab! Böylesine yorulmaktansa bana her gün iki somun versen, onunla geçinirdim…” deyiverdim.
Tam bu esnâda, birbiriyle hangi meseleden dolayı çekiştiklerini bilmediğim iki adam gördüm. Aralarını bulayım diye yanlarına vardığımda, biri diğerine vurmak istediği şeyi yanlışlıkla benim başıma vurdu. O anda yüzüm kanlar içinde kaldı. Bu sırada mahalle karakolundan gelip bu iki kişiyi yakaladılar. Yüzümü-gözümü kana bulanmış bir vaziyette görünce, kavgacılardan biri zannederek beni de yaka paça tutuklayıp hapse attılar. Bir müddet, karanlık, soğuk ve rutûbet kokusuyla dolu bir yerde hapis yattım.
Burada bana yiyecek olarak her gün iki somun veriliyordu.
Bir gece rüyamda birisinin bana şöyle dediğini işittim:
“Yorulmadan her gün iki ekmek istemiş fakat âfiyet istemeyi unutmuştun!... İşte sana istediğin verildi.”
Bu sırada uykudan uyandım ve yapmış olduğum hatadan dolayı Cenâb-ı Hakk’a iltica ederek:
“Affet Rabbim!.. Senin sonsuz rahmet ve merhametine sığınıyorum. Artık ben sadece âfiyet isterim, âfiyet!” demeye başladım.
Derken hapishanenin kapısının açıldığını ve:
“Hamal Ömer nerede?” diye seslenildiğini işittim.
Biraz sonra da beni dışarı çıkarıp, salıverdiler.
O gün bugündür, ben de hep bu duayı tekrarlamaktayım.”
(Bkz. Kuşeyrî, er-Risâle, s: 514)
Çok şükür ki günüme sıkça afiyet temennileri ile başlıyorum. Sanki bir sepet parıldayan yıldız veriliyor da bana,ben de avuç avuç afiyet temennileri dağıtıyorum sevdiklerime.
Hayalimde, afiyet kelimesi dört bir yana ışık saçan yıldızlara eş değer çünkü.
Gözümü kapatıyor,yüklüyorum neye ihtiyaçları olduğunu düşünürsem onları, ışık hüzmelerinin üzerine. gönderiyorum. Huzur içinde yaratana emanet ediyorum herbirini.
İlk önce kendimden başlayarak,sevdiklerime, can parelerime…
Büyük bir tutam Gazze’ye . Ardından Ümmetin masumlarına,açlarına, borçlularına…
Adem peygamberden kardeş zalimin karşısında duran yüce gönüllere…
Kademe kademe bütün insanlığa.
Af ve afiyet diliyorum acizane.
Niye mi afiyet diliyorum?
Afiyet dilememiz tavsiye edildiği için.
Afiyet dilediğimizde çok şumüllü bir
dua etmiş olduğumuz için.
Afiyet, sınırlı anlatımı ile sağlık ve esenlik demek. Geniş anlamı ile ise gönle sekinet veren her hali ihtiva eder.
Hocamızın tarif ettiği gibi “ her türlü belâlardan, ağrılardan, sızılardan, musibetlerden berî olmak, uzak olmak. Sağlam, sıhhatli, neşeli, şen ve esen olmak ve sağ ve sağlim olmak” demek.
İnsanın dünyada ve ahirette af ve afiyet niyazı , dünyada nefsine, dinine ve dünyasına gelebilecek kötülükler için,ahirette günahlardan dolayı azaptan ve hesaba çekilmekten selamette olmayı istemesidir .
İbrâhim el-Havvâs, bir kimsenin dinî yaşayışının bid‘atsız, amelinin riyasız, kalbinin meşgalesiz ve nefsinin isteklerden uzak olmasını âfiyet saymıştır. Hâtim el-Esamm’a göre âfiyet, “günah işlememek”, Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî’ye göre “zorluklardan rahatsız olmamak”tır.
Bazen zayıf kalıyor kelimeler. Peygamber sav nin hararetle tavsiye ettiği “afiyet” de o kelimelerden.Hadis-i şerifler ile güçlendirelim.
⭐️Evsat el-Belcelî rh.a. bir gün Humus Camii'nin minberine çıktı ve Hz. Ebubekir r.a.'dan işitmiş olduğu bir hadis-i şerifi nakletti. Bu hadis-i şerifi Rasul-i Ekrem s.a.v.'in vefatından bir yıl sonra, Medine-i Münevvere'ye geldiğinde, müminlerin emiri ve halifesi olan Ebubekir Sıddık r.a.'dan bizzat dinlemişti. Humus Camii'nin minberinde, ondan işittiklerini şu sözlerle nakletti:
"Ebubekir Sıddık r.a.'ın şöyle dediğini işittim:
– Rasulullah s.a.v. hicretin ilk yılında bu mescidde tıpkı böyle bir cuma gününde ayağa kalktı. Babam anam ona feda olsun...
Bu sözlerden sonra Ebubekir r.a. duygulandı, boğazı düğümlendi, ağladı ve gözyaşlarına boğuldu. Ardından şunları söyledi:
– Rasulullah s.a.v. hicretin ilk yılında aramızda ayağa kalktı, babam anam O'na feda olsun, sonra şöyle buyurdu:
"Allah'tan afiyet isteyiniz. Çünkü bir kula yakîn (kesin iman) bahşedildikten sonra afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir." -1-
⭐️Ebu’l-Fazl Abbas b. Abdülmuttalib r.a. şöyle nakleder:
– Ya Rasulallah! Bana Allah Tealâ’dan isteyeceğim bir şey öğret, dedim.
– Allah’tan afiyet dileyin, buyurdu.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra tekrar yanına geldim, yine:
– Ya Rasulallah! Bana Allah Tealâ’dan isteyeceğim bir şey öğret, dedim.
– Ey Abbas, ey Rasulullah’ın amcası! Allah’tan dünya ve ahirette afiyet dileyin, buyurdu." -2-
⭐️Allah’ın insana verdiği nimetlerin en hayırlısı âfiyettir.
⭐️Hz. Peygamber dualarında af ve âfiyet diler, ashabına da düşmanla karşı karşıya gelmeyi temenni etmemelerini ve Allah’tan âfiyet dilemelerini tavsiye ederdi. 4-)
⭐️“Allah'ım senden af ve afiyet dilerim.”5-)
Bağlantılı olarak sağlık ve âfiyette olanların, maddî veya mânevî sıkıntıya düşenleri görünce Allah’a hamd ve şükretmeleri tavsiye olunmuştur. 6-)
Bu hadis-i şeriflere göre, başta Filistin’de olmak üzere yeryüzünün mazlumlarına, Ümmet-i Muhammed’e, sevdiklerime ve sayfamın müdavimlerine Cenab’ı Hak’tan iki cihanda af ve afiyet diliyorum.
1-) (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred nr. 724; Tirmizî, Daavât 106; Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ 9/324, 325; İbn Mâce, Dua 5; Ahmed, el-Müsned 1/184, 185, 198, 217; Bezzâr, el-Müsned 1/202-203; Tayâlisî, el-Müsned 1/7-8)
2-) (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, nr. 726; Tirmizî, Daavât 85; Ahmed, el-Müsned 3/290-3/303)
3-) (bk. Tirmizî, “Daʿavât”, 106).
4-) (bk. Buhârî, “Cihâd”, 112; Müslim, “Cihâd”, 20).
5-) (Buhari, Edebü’l Müfred 1200)
6-) (bk. el-Muvaṭṭaʾ, “Kelâm”, 8).
amin 🤲💖