Yad birkaç anlamlı bir kelime. Aşina, akraba olmayan, el, yabancı anlamı ile birlikte bir de kısaca gurbet demek.
A harfinin üzerine bir şapka koyarak fiil oldğunda ise bambaşka bir anlama bürünüyor. Anımsamayı ,hatırlamayı ifade ediyor.
Azeblerde yâd etmek ise, mekanı, yâd tarzı ve zamanı ile düşündüren, bu düşünce ve duygular ile sayfalar dolusu yazı yazdıracak potansiyele sahip.
Gökkubbe altında Rabbini, kulluğunu, yaradılış amacını ve bu amaç doğrultusunda yol gösterenleri hatırlamak demek.
Düşünmek, hatırlamak ve bu hatırlamanın getirdiği sorumlulukları yerine getirmek demek.
Babamı Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizden onun Sünnet-i Seniyye’sinden ayrı yâd etmek mümkün değildir zira.
Sabahın seherinde, birer birer sönerken şehrin ışıkları , gece güne evrilirken, siyah beyaza, karanlıklar aydınlığa dönerken , renklerine kavuşurken dünya, karanın denize birleştiği yerde yâd edileni hissetti mi gönlünde?
Üç taraf deniz, altta toprak, üstte gökyüzü, yön kıble.
Sessizce. Kokular sarmış dört bir yanı. Buhurlar ile birlikle genze dolan huzur ve muhabbet kokusu.
Duvarlar yok çevreleyen. Allahın aleminde sinek kanadı kadar değeri olmayan, gözünü gönlüne dikmiş kendi ile yüzleşerek anıyor yoluna ışık tutanları, rehberlerini.
Yâd etmek, hatırlamak, anmak demek ya.
Neyi hatırlamak?
Zincirin halkalarını ta ilk başladığı noktaya kadar takip ederek ulaştığı mükemmel kaynağı. Peygamberimiz efendimizi.
Sünnetini.
Etrafındaki yıldızları, onlardan bu yana yol aydınlatanları.
Tek tek.
Gözü gönlünde olan, dön bak ne var öğrettiklerinden. Andın ya bir de muhasebe gelsin ardından.
Hangi hali ile hallendin. İlerlerken yol boyu adım adım izindeyim dediğin sevdiğinin.
Hani, kulluğun kime, muhabbetin niçin?
Hani insana muhabbetin, vefan, zerafetin, saygın.
Hani sarsılmaz duruşun mazlumun yanında,zalime karşı.
Hani şaşmaz hedefin Allah rızası için gayretin.
Ne öğrendin, ne uyguladın, neyi unutmadın. Yâd ettiğin hatırladığın ne?
Yâd et.
Muazzam şahsiyetini, yaşamı ile öğrettiklerini, yolda duruşunu, ilerleyişini, hayatı yorumlayışını.
Herbir yüzü ayrı bir güzellik yansıtan elmas gibi parlayan kişiliğini. Işığı seneler sonrasına yayılan,her bir yüzünden ayrı bir güzellik izlenen.
Bir yüzünden hocalığını, diğerinden liderliğini, bir başkasından aile reisliğini, babalığını, dedeliğini, şurada parlayandan evlatlığını, öte yüzünden kardeşliğini, akrabalığını, dostluğunu, arkadaşlığını, talebeliğini hasılı kelam bir insanın sahip olduğu her halin kamil örneğini izle.
Rızalullah yolunda kararlı,eğilip bükülmeyen dik duruşunu.
Yiğitçe.
Tek başına dahi olsa doğru bildiğini, gördüğünü söylemekten çekinmeyen, doğrunun hakimiyeti için sonuna kadar mücadele eden mücahit ruhunu.
Dostluğunu, adaletini, muhabbetini.
Alperenliğini.
Hüznünü, sevincini hissetti mi? Hatırladı mı gönül evreninde bütün yollar nasıl Kuran ve sünnete çıkıyor.
Seyretti mi?
Azeblerde, sabahın seherinde,gözü gönlünde yad eden, düşündü mü?
Düşünen insanın yükü ağır olur.
Ne gördü gönül aynasında.
Hatırla yad ettiğini. Onun şahsında yol aydınlatanları, karanlık dünyalara ışık tutanları.
Dün sabahın seherinde ben yoktum Azebler Namazgâhında. Gönlüm oradaydı, gözüm içime dönük.
Hayalimde gözünü ufka dikmiş babam ve binlerce gönül eri alperen. Azebler olarak isimlendirilenlerin misyonu sırtlarında. İçlerinde ümmetin muhabbeti, acıları. Filistin kanıyor bir köşede. Bir diğer yanında Doğu Türkistan. Nerede açık yara varsa o kanıyor içlerinde.
Mis kokular. Sabah yeli. Renkleri günün. Seher esintisi yüklenmiş zerrelerine Ümmeti Muhammed’e sevgi taşıyor. Sevinciniz sevincim, hüznünüz hüznüm diyerek.
Muhabbetleri muhabbetimiz. Hedefi hedefimiz.
Ardından gelen gönül dostları,manevi evlatları, asli nesli.
Yad ettik, andık, hatırladık madem. Şimdi, gözleri toprağa dikip , sivrilikleri törpüleyerek, yontup parlatarak izlerinden yürümeye gayrete devam…
🌹🌹🌹🌹🌹
Allah razı olsun ❤️🌸