top of page
Yazarın fotoğrafıhüma

Gün doğarken zulüm üzerine...

Güncelleme tarihi: 25 Oca 2019

Güneş bir gün batıdan doğuncaya kadar,hergün o gittiğinde karanlığa boğulan dünyayı, ufuk çizgisinden yükselerek aydınlatır,ısıtır,canlandırır. Yükseldiği yer Doğu’dur ,gözlerden kaybolduğu yer de Batı.

Hiç düşmüyor bir diğerinin acısı,o acı ile hallenen gönüllerden, dünyanın her yerindeki elem içindeki diyarlar,insanlar,ince ince sızarak,kanayıp duruyor sessizce. Kanayan yaralardan biri uzaklardan,güneşin doğduğu yerlerden.Doğu Türkistan. Güneşin karanlıkları ilk kovduğu diyarlarda acı var uzun yıllardır. Gözyaşı,elem ve zulüm var.

Dün “Dünya müslüman Âlimler birliğinin bir açıklaması vardı gazetelerde. Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne dikkat çekiyordu. Bugün de Doğu Türkistanlı bir delikanlının bu mezalime dikkat çekmek için çıktığı yürüyüş vardı gündemde.

Hz Adem ilk insan. İnsan neslinin babası. Yeryüzün her yerini mesken tutanlar onun nesli. Ademoğulları. Annesinden doğan her Ademoğlu yeryüzünde eşit şartlara doğamıyor,imtihan dünyasının kurallarınca. Bazısının sütü yok emecek,bazısı karnı tok,altın emziklerle oyalanmada.Yeryüzündeki cennet çağlarında,cehennemi yaşayanları çok minik bedenlerin.

Ademoğulları,eşit şartlarla doğup,yaşamasalar da sahip oldukları haklar bakımından eşitler. Renkleri,fiziki yapıları,dilleri,dinleri ne olursa olsun hepsi eşit haklara sahipler.

Doğduktan sonra,aklı erdiğinde yaratanını bilmek,aramak,bulmak sorumluluğunda insan. İnanmak ve inandığını yaşamak zorunda. Bu hakkı kutsal. Dokunulamaz.

Kısmeti kadar nasiplendiği yolculuğunu başarı ile bitirmesini engellemek için,söz verenin,şeytanın şerrinden korunmak mecburiyetinde. Kıyamete kadar kulları saptırmaya yemin edene,verilen izin bu imtihanın ana unsuru. Bazıları da ona ve onun damarlarda gezen uzantılarına inanır. Onların kulu kölesi ,Rabbine inananların da en büyük düşmanı olur.

Güneşin doğduğu yerlerde lanet ile anılanın kölelerinin zulmü var. Güneş karanlıkları yırtarak yükseldiğinde, o zulümü aydınlatıyor. Yok eden,yok edemediğini,ezen,süründüren bir büyük mezalim . Ademoğullarının kötülüğün emrinde olan bir kısmı diğerine benim gibi inanacak,benim gibi olacaksın,ya da yok olacaksın diye ,yaptığı işlerle damarlarında dolaşanı bile hayrete düşürüyor. Öyle şeytanlaşıyor.

Yurdunu istiyor,sahip olduklarını,imkanlarını. Özgürlüğünü,İmanını istiyor. Dünyasını ahiretini yakmak istiyor.

Doğu Türkistan,Göktürkler’in,Uygurların,Karahanlılar’ların hüküm sürdüğü topraklar. Saltuk Buğra hanın,Kâşgarlı Mahmud’un,Yusuf Has Hacibin diyarı.

Karahanlı’lardan,Saltuk Buğra handan beri müslüman. (932 yılında Karahanlı hükümdarının üvey oğlu Satuk Buğra bir gece rüyasında Peygamberimizi gördükten ve onu davetinden sonra müslüman olur. Abdülkerim adını alır. )Uygurca konuşan, Uygur,özbek, tatar,mancur ve kirgizların memleketi.

“Fikrî ıslahat” aldı altında bir milyondan fazlası hapis. “Sincan sınıfı” müslüman Uygur çocuklarının yatılı okullarda,dillerinin,dinlerinin unutturma projesinin adı. Uygur dilini konuşmaları yasak,diplomaları geçersiz,oruç tutmaları,camilere gitmeleri,dini nikah yapmaları,Kuran’ı Kerim ve her türlü dini hatırlatan eşya bulundurmaları, çocuklarına Türkçe isim koymaları,ay yıldızlı simgeler kullanmaları yasak. Din adamlarının bir kısmı domuz beslemek ve etini yemek zorunda bırakılıyor. Muhammed Salih gibi bazıları da hapislerde işkence neticesi hayatını kaybediyor.

“Çin işkencesi”tabiri bu insan hakları teröristlerinin uyguladığı binbir çeşit akla gelmez zulüme isim olmuş. En son icatlarından biri “Her eve bir Çinli erkek” uygulaması. Güya kardeş aile olsunlar diye her Doğu Türkistanlı aile evinde bir Çinli ile yaşamak durumunda. Hanelerine,mahremiyetlerine,insan haklarına kabul edilemez bir tecavüz.

Bu kabul edilemez insan hakları ihlalerini elleri,dilleri ve gönülden duaları ile önlemek için,başta Türkiye halkı olmak bütün müslüman Türk dünyası ve milliyeti ne olursa olsun müslümanlar kendilerince çabalar içindeler.

Doğu Türkistanlı yiğitler Mehmetçiğin yanında saf tutarken zulme karşı, çinli teröristler kendileri gibi erbabı zulüm ile birlikte Mehmetçiğe karşı durup,kurşun yağdırıyor. Herkes kendine yakışanla saf tutuyor. Yiğit,yiğitle - zalim,zalimle

Yol boyu ,önüne çıkan seçeneklerden İyi-kötü,güzel-çirkin,elem-sevinç,doğru-yanlış,yıkmak-yapmak,sevmek -nefret etmek,zulümün yanında -zulümün karşısında olmak ...tercihini hangisinden yana kullanırsa insan, o tarafı çoğaltıp,güçlendirir dağarcığını o tercihinin sonuçları ile doldurur.

Yaşadığı süre içinde sıfatlar var edindiği,biriktirdikleri var kıyamadığı. Yolun sonunda hepsini bırakıp ardında musalla taşında eşitleniyor, bir diğeri ile.

Toprak onu bağrına basıncaya kadar.

Ondan sonra uzandığında ,toprak yatağına eşitlik bozuluyor yine. Bu sefer dağarcığında ne varsa ona göre vizesi. Topraktan evinin penceresi nereye açılırsa artık. Yolculuğu oraya olacak. Ya cennet bahçelerinden bir bahçe,ya cehennem çukurlarından bir çukur.

Bu devran hep böyle dönmez. Gün batıdan doğmadan evvel elbet bir gün, yeryüzündeki zalimlerin zulümlerinin cezalarını çektiği,mazlumların gülen yüzlerinin aydınlığı üzerine de doğar.

“(Ey îmân edenler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hattâ peygamber ve beraberindeki îmân edenler: «Allâh’ın yardımı ne zaman?» derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allâh’ın yardımı yakındır.”

(el-Bakara, 214)

31 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page