top of page
Yazarın fotoğrafıhüma

Güneş gittiğinde başka zamanlara, hasat zamanı...

Tüketti insan yine saatleri,gün akşam oldu.

Yeni bir dem başlayan. Güneş başka zamanları aydınlatmaya gitti. Ardında ışığını ödünç bırakarak.

Bir hasat zamanı gece,günün sonunda. Göz kapaklarını dışarıya kapatıp içine,ta derinlere bakma zamanı. Bakmalı ki ne kadar yakışıyor içindeki hep iyiliği,güzelliği emreden sese, gün boyu dile gelen,kayda giren kelimeler,davranışlar.

Attığı her adımda bir ayrı imtihanda,

dili ele almış idareyi yerden yere vururken ötekini, sahibinin asıl imtihanda olduğundan habersiz,

gönlü içindeki ses ile birlikte uykuda.

Güneş gittiğinde başka zamanlara, hasat zamanı...

Başkalarının sınavı değil yaşadığı, imtihan kendi imtihanı.

O ise habersiz...

Gıybet kalbin kötü hastalıklarından biri. Öyle acımasız sözler ediyor ki bir müslüman ,diğerine.

Kulaklar inanmakta güçlük çekiyor duyduklarına.

Günün hay huyu bitip,gecenin sessizliği çöktüğünde,başını kuma gömmediyse eğer,dil susar, bir ses yükselir insanın içinden. Hesap sorar bir yanı, öteki yanına. Kaçacak yer yoktur. Ardına saklanacak bir maske yoktur. Öyle savunmasız,çıplak kalakalır, kendi ile başbaşa.

Hesaplaşır herkes kendince. Kendi içindeki ile.

Kapkara gecede,kara taşın üzerindeki,kara karıncayı göreni,gönlünden geçeni bileni, bilir de yine de o hesaplaşmada yüzü ak çıkmaz çoğumuzun.

Hasbihale başlayınca insan kendi ile,içe dönünce bakışlar,genelde dilden şikayet başlar.

Kemiği yoktur ama keskindir kılıçtan.

“Sözü süz de söyle, gönlü bulandırmasın. Sözü diz de söyle, kulağa inci diye takılsın. Sözü yüze söyle, gıybet olup utandırmasın.” Şems-i Tebrizi

Hal böyleyken gün ağarıp da susunca diğer yarısının sesi, yemeden içmeden kesilse de öteki yarı ve tercümanı,unutup geceki hesaplaşmayı devam eder, gıybetini ederek yerden yere vurmaya ötekini.

Çünkü kaskatıdır kendisinden başkasına karşı diline hükmeden kalbi. Bağrında tohum yeşertmiş taşlar yumuşak kalır yanında. Düşünmez,anlamaz,görmez. Hissetmez.

Günün hay huyu bitip,gecenin sessizliği çöktüğünde,gecenin sahibi var bu dil yarası almış,acıyan gönüllerin ahu zarını işiten.

Hani nasıl olacaktı müslüman?

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların selamet buldukları kişidir. Mü’min ise insanların canları ve malları hususunda güvendikleri kişidir.” (Müslim, İman: 14; Buhârî, İman: 3)

Oruç bütün azalar içindir ya. Bu Ramazan’dan bize kalan gözümüzü içe çevirip,kendimiz ile meşgul olmak,dilimizi tutmak olsun.

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Babam.

Hozzászólások


bottom of page