top of page
Yazarın fotoğrafıhüma

“İbrahim suresi 42-45”

Güncelleme tarihi: 28 Şub 2019

Ölümü unuttukça, ölür insan...yazmış bugün okuduğum makalesinde yazar.

Ölüm çeşit çeşit hatırlatır kendini. Bazen hasat mevsimidir zaten,ayrılıktır acıtan. Bazen gök ekin biçilir,giden ile birlikte umudunu da kaybeder insan.

Bu grilere bürünmüş kış günü göz önünden gitmeyen bir görüntü, ahşap paravanın üzerinden birbirinin elini öpen gençlerin vedası.

Konuşan bir fotoğraf. Kelimesiz,cümlesiz. Sessiz.

Mısır’da savcıya suikast düzenlemekten hüküm giyen 9 genç idam edildi. İdam kararı okunurken Kuran-ı Kerim’den ayetler okunmuş, infaz edilen gençlerin ellerinde de Kuran-ı Kerim varmış. Muhtemelen dillerinde ve gönüllerinde de vardı.

Her biri farklı üniversitelerin farklı fakültelerinden. Hepsi de iyi eğitimli, çevrelerinde liderlik vasıflarına sahip gençler. Her birinin yürek burkan hikayeleri var.

Ahmet Taha Vahdan hapse girdikten birkaç ay sonra dünyaya gelmiş olan kızı Leyla’ya veda mektubunda şunları söylüyor: “Kızım Leyla, bil ki senin baban hiçbir suç veya günah işlemedi. Bütün hayalim, seni korumak ve korunabileceğin bir vatana ulaşmaktı, tabii ki içinde yaşayacağın bu kadar büyük bir hapishane değil. Beni affet seni kucağıma alamadığım ve tertemiz alnından öpemediğim için, ama bizi kimsenin ayıramayacağı ve vedalaşmanın olmayacağı cennetin kapısında bekleyeceğim.”

Ezher Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencisi Ahmet Mahrus da veda mektubunda katliyle suçlandığı başsavcı Hişam Bereket’i tanımadığına ve ismini ilk kez duymuş olduğuna Allah’ı şahit tutarak yemin ediyor.

Zulüm aşikar,zalim belli.

Avrupa Birliği Cuntanın yanında yer alarak,idamlara desteklerini bildirmişler!Dünyanın her yerinde zalim zalimin yoldaşı. Bozacının şahidi şıracı. Kuzu postuna bürünmüş kurtlar sofrası kurmuş,besleniyorlar.

Kan besliyor onları. Gözyaşı içiyorlar.

Hiç ölmiyecekmiş,sıra onlara gelmeyecekmiş gibi doymuyorlar,kanmıyorlar.

Yara oluşturuyor,kaşıyıp büyütüyor, insanları birbirlerine kırdırıp kimbilir hangi menfaatlerini temin edip, haris gözlerini tatmin ediyorlar.

Üzerlerindeki yaldızı biraz kazıyınca kan içindeki elleri ortaya çıkar bu zalimlerin. Biliriz onları. Değişmezler. Yüze güler ardından kuyu kazarlar.

Barış götürüler gittikleri yere itiraz edenleri kan gölünde boğarak. Biliriz onları. Dünya kurulalı beri. Tanırız.

Kabil di ilk önce. İlk zulüm onun Habil’i öldürmesi ile başladı. Kıyamete kadar devam edecek.

Hep bir adı ve büründüğü sıfatı oldu ehli zulümün. Erkek çocukları katleden Firavun oldu Mısır’da .Bir başkasının yurduna göz diken Yahudi oldu filistinde. Herkesten üstün ve ari olduğunu iddia eden Nazi oldu Almanya’da.

Cengiz han oldu,Timur oldu,kazıklı Voyvoda diye göründü.

İsimleri başka başka , sıfatları başka oldu ama yaptıkları hep aynı oldu. Varlıkları bulundukları yerlerden,ta arşa kadar yükselen acı içindeki mazlumların çığlıkları ile bilindi.

Memleketimizde,dünyada sessizlik hakim. En ufak anlayışlarına uymayan olayda kıyamet koparanlar, kedi ve köpek hakları için insan harcayanlar yok ortada,sessizce öte yana çevirip başlarını havalara bakmaktalar.

Zulüm,kime karşı olursa olsun,insan veya hayvan hangi canlıya yönelirse yönelsin yine zulümdür. Karıncaya kıyamayan, onların hakkı için fetva soran dedelerin torunları da sessiz.

İnsan olan haksızlık ve adaletsizliğe sessiz kalmaz,kalmamalıdır.

Bu zalimlerin zulmüne karşı bütün mazlumlar ortak bir dil oluşturup kullanmalılar.

İnsan haklarının,adaletin ve merhametin sesi topyekün haykırarak çıkmalı.

Elinden hiç birşey gelmeyen,etkisi,yetkisi olmayanlar,ne yapabilirim ki düşünenler, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek, haberleri boş gözlerle bakıp görmezden gelerek izleyenler...

Tepkiler ,gönülden mazlumun yanında yer alarak hiç değilse dua olarak dökülmeli dillerden.

Zira, mazlumun duası en etkili silahtır bilirsiniz.



“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış;/Başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar./ Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin, “Rabbimiz! Bize kısa bir süre daha ver de senin davetine uyalım, peygamberlere tâbi olalım” diyecekleri ve onlara, “Sizin için bir yok oluş bulunmadığına daha önce yemin etmemiş miydiniz?” diye sorulacağı güne karşı insanları uyar./ Ve sizden önce (bâtılı seçerek) kendilerine kötülük edenlerin yurtlarına yerleşmiştiniz. Onlara ne yaptığımız sizin için açıkça belli oldu, size misaller de getirdik” (İbrahim: 42-45).


56 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page