top of page
Yazarın fotoğrafıhüma

Yadımda kalan dağlar

Sanki bir masal yaşıyor gibi,sihirli bir bulut sarıp sarmaladı zaman içinde akıp gittik yollarda. Hayal gibi, öyle bir hoş süreç geçirdik ki sonrasında rüyadan uyanmış gibi bir müddet adapte olamadık hayatlarımıza.

Seyahatimizin mihenk taşı Annem.Yolculuk,dede diyarlarına doğru. Herşey farklı,herşey yabancı, değişmiş ve geçmişte kalmış. Yine de bir uzak akraba,bulurmuyuz acaba?

Heyecanlıydık.

Azerbaycan.Gözümden,gönlümden,dilimden. Gün gün defterimden.

Bakü’ye indiğimizde yollar, yol kenarları Suudi Arabistan’ın Cidde şehrini hatırlattı bana. Yol boyu beton,ferfoje,taş,eski ,yeni çitler, duvarlar.Arkalarında genellikle müstakil evler, mahalleler.Gizlemiş mahalleleri bu duvarlar yabancı gözlerden.

Sanki bir perde gibi.Mahrem kılmış.

Gördüğüm yerlerde ilk olarak edindiğim izlenim temiz bir şehir. Tertemiz yol kenarları. Ne bir poşet,ne de pet şişe vardı yerlerde.

Otelde,mekan değişikliğinin yol açtığı uykusuz sıkıntılı bir gecenin sabahında uyandığımda gözüme çarpan Hazar denizi kıyısında, modern binaların yanında klasik bir cami oldu. Yeşillikler arasında. Bosna daki camileri andırıyor. Türk genel kurmayı yaptırmış.Bilhassa yolun karşı tarafındaki millet meclisi,televizyon binası gibi binalarla dikkat çeken bir tezat içinde.Üç kelime ile yanlız ,garip,muhteşem.

Bakü.Ateşler ülkesinin,rüzgarlı şehri.Başkent. Flame towers gibi büyük ,heybetli binalara ev sahipliği yapıyor. Eski ile yeni,modern ve klasik,zengin ve fakir

iç içe harmanlanmış. Gece ışıl ışıl.Pırıltılı.

Bizim ufak kafilemizi , gezilecek yerler içinde ilk önce şehrin içinde ,etrafı surlar ile çevrelenmiş eski (kadim) şehir,iç şehir diye adlandırdıkları tarihi şehirde golf arabaları ile,rehberler eşliğinde yavaş yavaş gezdirdiler. Taş oymaları çok dikkat çekici. Tarih kokuyor göz değen herbir yer. Yaşıyor. Güzel.

Kadim şehri gezerken küçük kafilemize yardımcı olan rehber delikanlı ve bu seyahat boyunca bize mihmandarlık eden gençler Azerbeycan gençliği hakkında çok olumlu kanaatler edinmemize vesile oldular. Bilinçli, bilgili,dünyayı anlamış,farkındalığı yüksek gençler tablosu çizdiler. Gençlere kurulan bütün tuzakların,oynanan oyunların farkındalar. Özellikle tarih konusunda çok bilgililer. Güzel konuşuyorlar.

Genel olarak rastladığımız örneklerden edindiğimiz izlenim Azerbeycan halkı şimdilerde pek rastlanmayan özelliklere sahipler. Zarif ve kibarlar. Aile bağları kuvvetli. Özellikle büyüklerine çok sevgili ve merhametliler.Birazcık da nabza göre şerbet verme huyları var gibi. Öyle hissettim. :)

İlk durağımız;Qebele ,doğası ve dağları ile çok temiz,güzel.Çok güzel bir enerjisi var. Gördüğümüz ,gezdiğimiz yerler bakımlı ve şiir gibi. Uzun uzun anlatabilecek,hakkında edebi yazılar yazılabilecek bir şehir. Sevdik.

Seyir halinde yol kenarlarında görünen küçük öbekler, kışın kayan arabaların altına serpilmek için hazırlanan karışımlarımış. Araçları kar ve buzdan dolayı kayıp ihtiyaç duyabilecekler için böyle yol boyu öbekler halinde hazır tutulurmuş.

Qebele’den sonra Şeki. Menzil-i maksudumuz.Kafkas dağları yamacında bir eski zaman şehri gibi karşıladı bizi .Sabırlı,sessiz ve huzurlu bir görüntüsü var. Sanki zaman durmuş Şeki ,geçmişte bir zamanda kalmış. Bozulmamış.Yozlaşmamış.Fakir,biraz da garip.Öyle çarptı bizi.

Kendine özgü sevilen bir lehçesi ve Bir de büyük şairi var Şeki’nin. Şair Bahtiyar Vahapzade.Ezan sesleri şiirinden bir mısra.

“Bu dağı, bu taşı bin yıldan beri

Vatana çevirdi ezan sesleri”.

Çok güzel.

Dedeler diyarı.Sıla-ı rahim yapanın ömrü uzarmış ya ,Efendimiz öyle buyurmuş.

Bizdeki muhabbetin bir sebebi hikmeti de bu olsa gerek. Öyle bir muhabbet ki,

Gönlüm Şeki de,Büyük Kafkas Dağlarında takıldı kaldı. Ağaçlarında.Yeşilinde,sararmış olanında, kırmızısında. Beyazından siyahına bütün renklerinde. Taşında,toprağında.

En çok da bembeyaz karlarla kaplı doruklarında kaldı. O karlı yamaçlarda.Nasıl heybetli,mağrur. Nasıl güzel. Zor ayrıldık.

Dönüşte yol boyu yüreğimde dağlar,gözümü kapattığımda gözümün önünde dağlar.Kulağımda sesler. Dinliyorum. Sanki sesleniyor şeyh Şamil kafkas dağlarının ötesinden.

“Biz bir dağdan 'Allah' diye bağırırız, o ses diğer dağdan 'Özgürlük' diye yankılanır.”

Bu ses mi ruhumu şahlandıran?

Naftalan var rotamız üzerinde Naftalan yeryüzündeki tek petrol kaplıcası. Detaylı bilgi nette bol bulunur. İlginç bir yer. Hava bile bir tuhaf petrol kokuyor.

Bulamaç gibi bir petrol ürünün içinde on dakika kalarak yapılıyor tedavi.Şaşırtıcı.

Gence’ye yol aldık.Eski başkent.İnşaa halinde şehir. Yenileniyor. Gezilip görülmeye değer,1603 lerden çok güzel bir camii (cuma camii.neredeyse bütün camiler Cuma Camii diye isimlendirilmiş.)Cevat Han türbesinin ve konservatuar vb binaların olduğu ,kocaman asırlık ağaçların gölgelendirdiği muhteşem büyük bir meydanı var. Çok büyük. “Böyle bir meydan her büyük şehirde olmalı”dedirten ihtişamlı bir meydan.

Huzurlu.

Gence şehri ve Niyazi Gencevi. Ayrılmıyorlar birbirinden. Biri anılınca,diğeri geliyor dillere. Nizami, 1141 lerde yaşamış. İlk kez Leylâ ile Mecnun'u, mesnevi şeklinde yazanlardan.Hemse (Khamse) ya da Beş mücevher (Panj Ganj) denilen eserleriyle meşhur. Şiirlerinde Ehl-i sünnet inancını dile getirmiş, İslam peygamberi ve Dört halife iςin övgüler yazmış. Hakkında geniş bilgi edinilmesi gereken bir bir muazzam şair, bilge,alim.

“Dünyanın işini yaxşı düşün sen.

Ne ekersen,onu da sen biçeceksen. “

Diyerek insanı çarpan mısraların sahibi..

Başladığı yerde bitiyor yolculuk,Bakü’de.

Akabinde sılaya dönüş.Sevdiklerinin olduğu yer. Vatan.

Dünya ise tümüyle gurbet zaten.On gün.Dolu dolu.Muhabbetli.Uyumlu.

Hayat defterimiz içinde bir güzel sayfa oldu,biriktirdiklerimizden.Gün güne eklenirken,geriye baktığımızda;bir güzel tad kaldı yâdımızda.

Vesselam...

106 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page